GİRGİN: 'YENİ BİR HAYAT BAŞLAMAK ÜZERE'

Bu hafta TBMM Genel Kurulu'nda 'Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi' görüşüldü.

GİRGİN: 'YENİ BİR HAYAT BAŞLAMAK ÜZERE'

Genel Kurul’da konuşma yapan Girgin kur korumalı mevduattan, Varlık Fonu’na, iktidarın tükenmişliğinden geçim sıkıntısına birçok konuya değindi.
Girgin konuşmasında şunları söyledi: 
KADIYI SATIN ALDIĞIN GÜN ADALET ÖLÜR
“Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet ölür." diyor Fatih Sultan Mehmet. İktidarı kaybettiğinizi biliyorsunuz, memleket borç batağında, enflasyon rekor kırıyor, paramız pul oldu ama siz baskı ve yasaklara sarılıyorsunuz; yürümek yasak, konuşmak yasak, sosyal medya yasak, türkü söylemek yasak. Siz demokrasiyi ortadan kaldırmaya kararlıysanız, biz de onu korumaya kararlıyız. Bizim kavgamız zulme karşı, bizim kavgamız istibdada karşı, bizim kavgamız milletimizin aşına işine göz koyanlara karşı, bizim kavgamız hak, hukuk, adalet kavgasıdır. Yeni bir hayat başlamak üzere kimse umutsuz olmasın, her bir vatandaşın onuruyla özgürce yaşayabileceği bir ülke yaratacağız, ant olsun! 
KUR KORUMALI SOYGUN
Halkı yoksulluğa sürükleyenler, vergi istisnalarıyla milletin parasını sermayeye peşkeş çekmeye devam ediyorlar.Milyon dolarlık şirket sahiplerini o vergiden, bu vergiden azat etmekten çekinmiyorlar. Şirketlerin döviz mevduatlarını kur korumalı mevduata geçirmelerini sağlayıp kurumlar vergisinden istisna kılmıştınız. Şimdi bu istisnanın süresini 2022 yılı sonuna kadar uzatıyorsunuz. Komisyona sunulan bilgiye göre, 8 Nisana kadar 40 milyar TL kambiyo kârının vergilenmesinden vazgeçildiği ve bu nedenle 10 milyar TL kurumlar vergisi kaybı olduğu ifade edildi. Yıl sonuna kadar oluşabilecek yükün hesabı ise belli değil. Kur korumalı mevduat için son iki ayda vergilerimizden 16,2 milyar TL ödendi. Bu, devletin önemli oranda bir gelirini zengine bırakması anlamına geliyor. Bu uygulama, herkesin mali gücüne göre vergi ödeme hükümlerini içeren Anayasa'nın 73'üncü maddesine aykırıdır. Çiftçinin borçlarının faizini dahi silmiyorsunuz ama parası olanın kur korumalı hesabından gelir vergisi almıyorsunuz. 
VATANDAŞIN DERİSİNİ YÜZDÜNÜZ
Devletin elde edeceği gelirden vazgeçmek demek, vazgeçilen gelir kadar piyasadan borçlanmak demektir. Pekâlâ, bu, devletin borçlanacağı tutarı ve faizini 84 milyon vatandaşa ödetmek değil midir? Vatandaş gıda fiyatlarına mı yetişsin, kiraya mı yetişsin, elektrik ve doğal gaz fiyatına mı yetişsin, kredi kartına mı yetişsin yoksa kur korumalı soyguna dönüşen icadınız yüzünden zenginin parasının faizini ödemeye mi yetişsin? Eskiden hane halkının gider kalemleri belliydi; kira, elektrik, su, doğal gaz, telefon ve mutfak giderleri. Şimdi bu kalemlere iktidar sayesinde şunlar da eklendi: Geçilmeyen köprü ve otoyollara kesinti, parası olanların paralarının kur karşısında kaybının telafisi, arpalıklarda üç beş yerden alınan maaşların karşılanması, vergileri silinecek yandaş şirketlerin vergi borçlarının finansmanı ve daha niceleri. Soru şu: Tüm bu gider kalemlerini vatandaş nasıl karşılayacak? Cevap da şu: Baş ekonomistin dünyada eşi benzeri görülmemiş bir teziyle yani "Faiz sebep, enflasyon sonuç." teziyle, şahlanan enflasyon karşısında günden güne eriyen maaşıyla. Ya insaf, bir koyundan bir post çıkar; vatandaşın derisini yüzdünüz hâlâ "Durmak yok, yolmaya devam." diyorsunuz; ayıptır, yazıktır.


VERGİDE ADALET KALMADI 
Sosyal devletin temeli vergide adalettir. Vergide adalet demek, çöken ekonomiden çıkışın yolunu milyon dolarlık şirketlere vergi istisnalarında aramak değil, herkesin mali gücüne göre vergilendirilmesi demektir. İktidara söylüyorum: Halka sabır temennisinde bulunarak "Milletimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz." diyerek kur korumalı mevduat sisteminin bedelini yine halkın omzuna yüklüyorsunuz. 
Muğla'da bir kasap kardeşim şöyle diyor: "Halk 20 liralık, 30 liralık et istemeye utanıyor, biz de etiket değiştirmeye utanıyoruz." Halkın pazara gitmeye mecali kalmadı. Ancak Milletimizin alın teri bir avuç sermayedarın kasasına girsin diye çabalıyorsunuz. 
Kur korumalı mevduat sisteminiz krizi aşmıyor, krizi derinleştiriyor. Sabır temennileriniz milletimizin karnını doyurmuyor, ocağını söndürüyor. Ancak ant olsun ki halkımızı ekonomik köleliğe sürüklemenize izin vermeyeceğiz; ant olsun ki yarattığınız krizin faturasını halkın omzuna yüklemenize seyirci kalmayacağız. 

VARLIK FONUNUN KURACAĞI ŞİRKETLER SAYIŞTAY DENETİMİNDEN KAÇIRILIYOR
Varlık  Fonu hakkında iki ana değişiklik öngörülüyor. İlkiyle, yandaş sermaye ile Varlık Fonunun kuracağı ortaklıklar vergiden istisna kılınıyor. Diğeriyle TÜRK TELEKOM ve ileride muhtemelen piyasadan veya TMSF'den, yüzde 50'den fazlası Türkiye Varlık Fonu tarafından satın alınacak şirketler Sayıştay denetiminden kaçırılıyor. Bu, açık bir kamu kaynağı talanıdır. Burada çok büyük bir cezai sorumluluk çıkabileceğini gördüğünüz için TÜRK TELEKOM gibi şirketleri kamuya ilişkin tüm mevzuatın dışına çıkarmak istiyorsunuz. Yapılan düzenlemeyle, bir yandan yandaş sermaye ile Varlık Fonunun kuracağı ortaklıklar vergiden istisna atılmıyor; yetmiyor, Varlık Fonunun şirketlerdeki payı yüzde 50'yi geçerse bu şirketler de Sayıştay denetiminden kaçırılıyor. 

HALK VERMEKTEN USANDI SİZ ALMAKTAN USANMADINIZ
 Kanunla idareye keyfî hareket etme yetkisi verilemez. Varlık Fonunun tüm işlemleri kamu mevzuatına tabi olmalı ve geçmişe yönelik Sayıştay denetimine açılmalıdır. Gizli kapılar ardında iş yapan kamu kurumu olamaz, milyarlarca dolarlık şirketler, Varlık Fonu içinde hesap vermeden yönetilemez. Soruyorum: Bu iktidar kamu malını kamu denetiminden niçin kaçırmak ister? Varlık Fonunu, kamu malları talanını gözlerden uzak bir şekilde yapabilmek için kullanılan bir demir perde olarak kullanılır hâle getirdiniz. Bu yapıyla kamu şirketlerini çöpsüz üzüm hâline getirerek yandaşlarınıza afiyetle yemeleri için sunuyorsunuz. Devleti arpalığınız olarak, hazineyi kendi keseniz olarak görüyorsunuz. Halk vermekten usandı, siz almaktan usanmadınız; doyuramadık, doymadınız, doymayacaksınız.