Mutsuzum, mutsuzsun, mutsuzlar… - Emine Direk

Mutsuzum, mutsuzsun, mutsuzlar…


Dibe vuran ekonomi, hızla artan işsizlik, çakılan güven, paranoyaya varan gelecek kaygısı, kaybetme korkusu, corona virüsü, eve ekmek götürememe endişesi mutsuz edenlerden birkaçı.
Kendi hayatımıza bakalım, mutlu muyuz?

Kaç kere mutsuz edildik en sevdiklerimiz, en güvendiklerimiz tarafından? Yoksa mutsuz olmamızın sebebi mutluluğu yapay arenalarda aramamız mı? 

Peki mutluluğu nasıl tanımlarız?

Aslında tek bir tanımı yok. Hastaysak iyileşince mutlu oluruz, paramız olunca, iş bulunca, arabamız olunca, en son model akıllı cep telefonumuz olunca gibi uzatmak mümkün. Peki bu mutlulukların devamlılığı var mı? Akıllı telefonların sürekli yenisi çıkıyor mesela. Tam işim var derken işsiz kalabiliyoruz. Sağlığımız iyiyken hasta olabiliyoruz. Sakin hayatımıza devam ederken yurt dışından virüs ithal edebiliyoruz. Çünkü biz toplumsal varlıklarız. Bizim dışımızdaki insanlar için de üzülür, mutsuz oluruz. Hatta ülkemiz için mutsuz oluruz. Hal böyle olunca şu ahir ömrümüzde nasıl mutlu oluruz? Sadece bir saat haberleri izlemek tüm yaşama sevincimizi, gelecek umudumuzu, güvenimizi yerle bir edip yerini korkuya bırakıyor. Aksini iddia edebilir miyiz? Ekonomik ve sosyal açıdan kendimiz ve çocuklarımız için gelecek korkusu taşımıyor muyuz?

Peki nasıl mutlu olacağız?

Uzmanların da bu konuda net fikri yok. Antidepresan kullanımının yüzde 56 oranında artması ülke olarak ne kadar mutsuz olduğumuzun ispatı gibi. Uzmanlara göre mutsuzluğun en altında yatanlar yalnızlık, rekabet ve bunların getirdiği stres.

Peki neden yalnızız?

Neden sürekli rekabet halindeyiz? Birlikte hareket etsek olmaz mı? Neden stresliyiz? Bana göre hayatımızın her alanında doyumsuz hatta açgözlüyüz. Yetinmiyoruz. Hep daha çok için uğraşıp bu yolda her şeyi mübah sayan bir toplum haline geldik. “Adamlar çalıyor ama çalışıyor” bu ülkenin insanları bugün bu savunmayla ve övünmeyle hareket ediyor. Hal böyle olunca ‘bizden olmayan yanlıştır’ deyip ötekileştirilen ve mutsuzluğa gark edilen bireylere ve onların oluşturduğu toplumlara dönüşüyoruz. 

Sonuç hastalıklar, depresyon, mutsuzluk. 

Çözüm, antidepresanlar. 

Çare mi? Değil.

Kısır döngü…

Nasıl mı?

Üniversite öğrencileri mezun olunca iş bulamama korkusuyla ve gelecek endişesiyle mutsuz.

Her sabah uyanır uyanmaz öğrendiğimiz zamlardan herkes mutsuz.

Evinde, sokakta, canını ve malını güvende hissetmeyenler mutsuz. Siyasetçilerin dalga geçer gibi yaptıkları eylem ve konuşmalardan dolayı milyonlar mutsuz.

Mahkemeye yolu düşenler çıkan karar karşısında adaletin yönünü şaşırmasından, hatta adaletin olmamasından mutsuz. Aklın yolu bir iken karşıdaki bireyin kendi işine geldiği gibi davranmasından mutsuz.

Söz sahibi olanların sözlerini tutmamasından mutsuzuz, muhatap bulamamaktan mutsuzuz.

Hepsinden önemlisi bizi hasta eden hastaların bize dikte ettiklerinden dolayı mutsuzuz.

Bu kadar ego, bu kadar açgözlülük, bu kadar vicdansızlık ve mış gibi yapılırken yaşadığımız mutsuzluktan nasıl kurtuluruz? Uzmanların da çözümü yok. Maneviyat… Psikolog… Sonra…

Çocukları aç diye kendini yakan babalar, atanamayan öğretmenler, ve iş bulamayan annelerin çocuklarıyla birlikte ölüme yürümesini daha çok görürüz, eğer bir an önce iyileşmezsek… Toplum olarak hem psikolojik, hem de fiziksel hasta edildik. Derin uykudan uyanma ve algıları açma zamanı, hem de hemen.

Yapaylıktan organikliğe hızla geçebilme dileğiyle.

Sevgiyle...

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
03Haz

İthalatı Bırak Üretime Bak

27May

Kanayan Yaramız; İşsizlik…

20May

Eşit Doğuyoruz Ama…

06May

Sadeleştik

29Nis

Bizi Tarım Kurtaracak

saniye sonra kapatılacak. REKLAMI GEÇ
DENİZATI