Sadeleştik - Emine Direk

Sadeleştik


Gölgesinde yaşamaya çalıştığımız salgın hastalık günlerinde kendi doğası gereği yaşam şeklimiz tamamen değişti. Zorlandık ama değiştik. Bu değişimi getiren ise önceliklerimiz oldu. Adeta ölümle yaşam arasına sıkışmış gibi hissettik. Arkasından herkes hayatını kendi imkanları ölçüsünde dizayn etti. Bu dizaynla birlikte birçok alışkanlık da ya terk edildi ya da değiştirildi.


Nasıl mı?


Berberlerin ve kuaförlerin kapanmasıyla herkes evde başının çaresine bakmaya başladı. Biz kadınlar beyazlarımızla barıştık, hatta sevmeye başladık. Herkesin içinden mükemmel kuaför ve berberler çıktı. Tabii bu durum esnafı zora soktu ama biz sadeleştik.


Çavdar mı, tam buğday mı, kepekli mi diye uzmanların görüşlerini takip edip ekmek ararken kendimizi evde ekmek yaparken bulduk. Çok daha güzel yaptık. Üstelik çok ekonomik ve bereketli oldu. 


Meğer fırıncıymışız. Canımız istediği zaman süpermarketlere gidip, elimizdeki listenin üç katı ürünü alıp ‘yok bu indirim, yok bu da ihtiyaç, lazım olur’ diyerek eve gelirken şimdi sadece ve sadece listedeki ürünleri alıyor, hatta bulamazsak eksik alıyoruz. Ama üzülmüyoruz, açgözlülüğümüzden kurtulduk.


Koca koca AVM’lerde hiçbir işimiz, ihtiyacımız yokken gezmek, bakmak, sıkıntı gidermek, dolaşmak adı altında saatlerimizi harcayıp bir de üstüne sırf hoşumuza gitti diye aldığımız ayakkabı veya elbise ile kredi kartımızı zorladığımız günlerden uzağız. Hatta gitmişken
 bir yorgunluk kahvesi de içeyim deyip dünya kahve zincirlerine sırf marka diye onca paramızı kaptırmaktan da uzağız.


Yapılan Türk kahveleri eşliğinde anca balkondayız. Oh mis, değil mi?


Paramız, zamanımız cebimizde. Biraz sıkıldık ama bollaşan zamanımızı kendimiz için kullanabiliriz. Okuyamadığımız kitaplar, düzenleyemediğimiz çekmeceler ya da yarım kalan sözcüklerin tamamlanmasına kullanabiliriz.


Daha Ramazan Ayı başlamadan tatil hesabı yapıp arefe gününü de birleştirip en ucuz otele en erken rezervasyonla kredi kartımızı doldurmanın yanında kalbini kırdığımız büyüklerimiz bu sene mutlu. Yanlarına gidemiyoruz ama olsun, bu yıl tatil planlarımız yok. Zaman ne gösterir bilmiyoruz, lakin bu konudaki hırs ve stresimiz yok. Mutluyuz…


Kendimizi mecbur hissettiğimiz dışarı çıkma, moda restorana gitme, trend kıyafetler, en gözde ayakkabılar artık bizden bir süre uzak. Hatta dolaplarımızı düzenlerken, zira vaktimiz var, giymediğimiz ne kadar güzel kıyafetlerimiz varmış, keşfettik. Ha bir de hiç giymediğimiz ayakkabılarımız varmış. Ne güzel…


Zihnimiz de sanki bizi duymaya başladı. Günlük rutin ve getirdiği stresle baş etmeye çalışırken kendimizden bile ne kadar uzaktık. Kendimizi, evimizi, hatta eşimizi yeniden tanıdık. Sevdik mi?


Bir de uzaydaki kara delik kapanmış. Bilim insanları da şaşırmış. Biz daha sadeyiz ve doğaya da biraz nefes aldırdık. Eve çekilen karbon ayak izlerini düşünürsek mümkün.,


Rahat bırakılınca nasıl insanlık kendini bulduysa doğa da öyle. İstanbul’un oksijeni olmayan sularında yunuslar yüzmeye, sahillerindeki ağaçlarda papağanlar ötmeye başladı. Ne hoş…


O zaman binlerce yıldır Koronavirüs'le yaşayan yarasaların doğal hayatına burnumuzu sokmayacağız, ya da kendi habitatında yaşayan yılanlara ilişmeyeceğiz. Her canlıya saygı duyacağız, yoksa dünyanın geldiği durum ortada.


Ne para, ne gençlik, ne güzellik, ne şan şöhret, hiçbiri geçmiyor.


Önce saygı, arkası güzellik, sağlık ve mutluluk…


Sevgiyle...
 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
03Haz

İthalatı Bırak Üretime Bak

27May

Kanayan Yaramız; İşsizlik…

20May

Eşit Doğuyoruz Ama…

06May

Sadeleştik

29Nis

Bizi Tarım Kurtaracak

saniye sonra kapatılacak. REKLAMI GEÇ
DENİZATI