Emek Bilinci - Hasan Telli

Emek Bilinci


Aklıma Oscar adayı bir yerli filmin o muhteşem sahnesi geldi. Muğlalı yönetmen Yüksel Aksu tarafından senaryosu yazılan ve beyaz perdede hayat bulan Dondurmam Gaymak. Film o kadar bizden ki içinde sadece iki gerçek oyuncu var biri geçtiğimiz günlerde ölümünün 2. Yılında andığımız Turan Özdemir diğeri ise bir dönem Muğla milletvekilliği de yapan Tolga Çandar.  O filde akıllardan çıkmayan o kadar çok sahne var ki akıllara gelmesi bile bizleri kahkahaya boğuyor. Birde filmin belli sahnelerinde önermeler var. Kimilerine göre ise subliminal mesaj var. Bence öyle gizliden gizliye değil mesajlar almak isteyene direk verilmiş. Tarihi şadırvan etrafında iki taburede Komünist Mustafa( Nejat Altınsoy) ve safkan Düğerekli Tünay Ürper sohbet etmektedirler. Meraklı Tünay sorar “Bu özgürlük işi naha bene onu anlatıve sen” Komünist Mustafa başlar anlatmaya; “sadece sana bana özgürlük olursa olmaz herkes için özgürlüğü savunursan o zaman sosyalist olursun.” Tünay işin detayına kendi bakış açısıyla iner ve; “Tamam gardeşim bişey demedik. İşçiler, emekçiler, azınlıklar, eşcinseller, hadi onlarda tamam. Unada bişey demedik. Ya bu caretta caretta dedikleri kablumba değil mi? İşte u sakat.  Mahluk benim tarladaki börülceyi yedikten sonra ne özgürlüğü tanıcem ben una.” Komünist Mustafa; “bu sembolik bir şey çevre ve hayvan hakları doğanın dengesi için söylenmiş bir şey.” Tünay hışımla konuşmaya girer ve devam eder; “Benim bölceğimi bulmuş yicek. Gitsin dağlarda ne yerse yesin. Tam tersi benim emeğimi gast edibduru bu mahluk. 
*** 
Emek vermeyenlerin yada emeğin değerinin ne olduğunu bilmeyenler için ilginç bir yaklaşım aslında bu sahne. Aslında emek; “bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, çalışma. Uzun, yorucu ve özenli bir çalışma” demektir. Peki günümüzde her emek veren emeğinin karşılığını alıyor mu?
***
Teorik olan her şeyin pratikteki karşılığı daha azdır. Bazen harcanan zaman, enerji, fedakarlıklar bile yapılan kişi tarafından farkına varılmaz veya değeri bilinmez. Bu durumlara rağmen yine de iyilik yapmaktan vazgeçmeyen, hatta kendini düşünmeyip kendinden çok iyilik yapmak amacıyla başkalarını düşünmekten yorulup kendi gündelik işlerini dahi aksatabilen birisi olarak tam anlamıyla birisinin bu hayatta emeğinin karşılığını alabileceğini düşünmüyorum. 
*** 
Önce insanlar olarak emek bilincine ulaşmamız gerekli. Eğer emeğin değerini biçerken adil olmuyor ve hatta aman canım sende beklesin biraz diyorsan işte o zaman empati yapamayan sadece kendini düşünen sosyalleşememiş bir hale geliyorsun. Her çalışma dönemi hem işveren hemde emek harcayan için aslında bir evrim dönemidir. Evrilemeyen bu dönemi hep zararla kapatır. Emek bilincine sahip olmak, hak ettiğini istemek demektir. hak kimden istenir? Hakkını elinde bulundurandan istenir. Genel olarak ülkemizde, patronlar bu topu ya muhasebe servisine yada devlete atmaktalar.  Aslında emek ile sermaye arasındaki çelişki, günlük hayat içinde işçilerle patronları sürekli karşı karşıya getirir; sürtüşme ve çatışma, örtülü ya da açık değişik biçimler altında sürüp gider. Ancak bu mücadeleler kolektif bir mücadeleye dönüşmediği müddetçe tekil işçilerin tepkisi olarak kalır; deneyime ve bilince dönüşmez.
*** 
Yemekleri yapanlara  “Ellerinize sağlık”, yada ” Güzel olmuş.”  Gibi sözleri söylemek oldukça erdemli bir davranıştır. Zira bu tür Sözleri duymak, duyabilmek gerçekten çok güzel bir duygudur. Yemekleri hazırlayan Erkek için de kadın için de sarf edilen çabanın emeğin, karşılığı olarak  “Ellerinize sağlık”, yada ” Güzel olmuş.”  güzel bir ifadedir. Kişi yapılan her şeyi beğenmemiş olabilir veya sevdiği yiyecekler olmayabilir. Ancak yapılanlara bir emek harcanmıştır, ciddi bir çaba sarf edilmiştir. Harcanan emek de bir teşekkür gerektirir.
***  
Tüm bunlardan sonra hatırlatmadan geçememeğim “Alın teri teşekkürle ödenmez.” Gelelim bu gün bu yazıyı kaleme almamın asıl nedenine. Her sabah olduğu gibi evden çıkıp iş yerine gelirken uzun süredir devam eden bir inşaatın önünde birkaç gündür yaktıkları ateşin etrafında oturup bir yandan ısınıp bir yandan sohbet eden işçilere takıldı gözüm. Selamlayıp hemen sordum. Sormadan yapamazdım. “Sizi ne zaman görsem ısınmaya çalışıp sohbet ediyorsunuz. İnşaat da ilerlemiyor sanki sorun mu va?” sanırım benim soru sormamı bekliyorlarmış başladılar konuşmaya. İçlerinde en yaşlısı önce oturduğu kalasa biraz yana kaydı ve oturmamı istedi. Başladı anlatmaya; “Bak oğlum. Muhtemelen benim oğlum yaşlarındasındır. Ben bu şantiyede 5 aydır çalışıyorum. İlk ay tüm alacaklarımı gününden bir gün önce akşam eve kadar getirdiler. Hoşuma da gitti. Evde bir hanım üç çocuk birde torun var bizde kalan. Eve her gidişimde toruna mutlaka bir şeyler götürmem lazım. Kapıdan girer girmez ellerime bakıyor. Ancak 3 aydır çalışmalarımızın karşılığını alamıyoruz. En son geçen hafta bir miktar ödeme yapacaklarını söylediler ama üzerinden geçen sürede kimse bir ödeme yapmadı. Bizlerde her gün acaba bugün alabilir miyiz diyerek sabah erkenden geliyor, akşama kadar bekliyoruz ama ne gelen var nede alacaklarımızı ödeyen.” Yaşlı inşaat ustasının söyledikleri her insanın olduğu gibi benimde içimi sızlattı. Demek ki bizim toplum olarak hala emek bilincimiz oluşmamış demekten kendimi alamıyorum. Kimseden korkmayan çekinmeyenlere bir hatırlatma olsun, Hazreti Muhammed: “İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz.”        
 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
28Oca

Emek Bilinci

21Oca

Sihirli Bir Oy

09Oca
02Oca

Hava Isınıyor!

24Ara

Kafamı Kurcalayan Sorular

saniye sonra kapatılacak. REKLAMI GEÇ
DENİZATI