BODRUM'UN FATMA ANNESİ… - Gülyüz YURDAGÜL SIRT

BODRUM'UN FATMA ANNESİ…


Kumbahçe mahallesinde, oldukça mütevazi, küçük bir avlu içerisinde, tek göz odadan ibaret bir evi vardı. Daracık kuytu sokaklardan geçip odasına girdiğinizde, karşınıza birdenbire başında beyaz başörtüsü, etkileyici bakışlarıyla sizi olduğunuz yere mıhlayan bir nur odağı çıkardı. İnançları ne olursa olsun, dünyanın pek çok yerinden gelen insanların edindikleri izlenim hemen hemen aynıydı. İlk şok geçtikten sonra, o nurlu yüzde esrarengiz bir tebessüm peydah olur, kadife gibi bir ses, “Gel oğlum, gel kızım” diye sizi yanına çağırırdı. Kendisi ne halde olursa olsun, istisnasız herkesi okurdu. O anlatılmaz saydamlıktaki elleri, okuduğu kişinin sırtında ve başında bir kelebek zerafeti ile dolaşır, maddi manevi her derde deva olurdu.
Nur idi cemali
Gönüllere merhem misali
Rahmet dolu nefesi
Bodrum'un Fatma Annesi
Gül kokardı teni
Billur gibi elleri
Okurdu her geleni
Bodrum'un Fatma Annesi
Deniz mavisi gözleri
Hikmet dolu dilleri
Her dem Muhammedi
Bodrum'un Fatma Annesi..
Dr.Mustafa Merter ( Dokuz Yüz Katlı İnsan: 176-177)
Nüfus mübadelesi yıllarında, Girit'ten Bodrum'a kayıklarla göç eden aileler arasındaydı. Daha 7 yaşındaydı ama beş vakit namazını da kaçırmazdı. Müslüman bir ailenin kızı olduğundan dolayı hep Kur'an ile iç içe büyüdü.. Kur'an'a göre yaşamaya çalıştı.. Kimsenin hakkında ve maddiyatta gözü olmayan, tüm benliğiyle diğer dünya için çalışan ve sadece Allah'ın sevdiği kulları arasına girebilmeyi dileyen biriydi.. O, deniz mavisi gözleriyle herkesin içine apayrı bir huzur veren, Bodrum'un Fatma Annesiydi..
Dr. Mustafa Merter'in de, kitabında bahsettiği bu muhterem şahıs, mütevazi bir yaşam sürüyordu, Kumbahçe Mahallesi'nde. Okumalara, mevlütlere hep Fatma Anne çağırılıyor, billur gibi sesiyle okuduğu Kur'an'dan herkes mest oluyordu. Yaşı ilerledikçe gözlerine perde inse de, kamburundan dolayı küçücük bir çocuk gibi kalsa da, yüzündeki nuru görebilenlerin gözünde dünyanın en güzel kadınıydı..5 çocuğunun annesiydi.. Manevi evlatları ise sayısızdı..
Türkiye ve dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerini, tek göz odada ağırlamaya çalışırdı. Başucundan eksik etmediği gül suyundan, lokumdan ikram ederdi oturduğu yerden.. Bir metrelik buzdolabı dolup dolup taşardı bereketten.. Bayat ekmeği çok severdi.. Hiçbir yiyeceği ziyan etmezdi. Gençlik yıllarında yokluk içinde yaşadı ama hep şükretti Rabbine.. Hiçbir olumsuz durumdan şikayet etmedi..
Soğuk bir kış günüdür.. Fatma Anne'nin odunu da yeni bitmiştir.. battaniyeyle ısınmaya çalışır.. Tesadüf eseri, Manevi evladı olan Dr. Mustafa Merter , eşiyle birlikte Fatma Anneyi ziyarete gelirler. (Yanlış anlaşılmasın, evlatları ona gözbebeği gibi bakarlardı. Sadece odunun bittiği ana Mustafa bey denk gelmiştir)
Oğul Mustafa, Fatma Annenin önünde diz çöküp, O'nun iki elini de avuçlarının içerisine alır. “ Bir ihtiyacın var mı anneciğim?” diye sorar. Yaşadığı müddetçe hiç kimseden bir şey istememiş olan Fatma Anne de “ Yok oğlum, Allah razı olsun” der. “Burası çok soğuk, soban sönmüş galiba anneciğim. Dur, ben sobanı yakayım” diyen Dr. Mustafa Merter, odun bulamaz. “ Anneciğim, odun yok mu?” diye soran Mustafa'ya, Fatma Anne, ezilip büzülerek gerçeği söyler. Oğul Mustafa, eşini orada bırakır ve aceleyle dışarı çıkar. Bir saat sonra dönen Mustafa'nın sırtında bir çuval odun ve elindeki sefer tasında da çorba vardır.
Bodrum'un Fatma Annesi; Kur'an'ı, gözleri görmemesine rağmen her okuyuşta açardı. Hafızasına kazıdığı Allah'ın kelamlarını sanki görüyormuşçasına sayfa sayfa çevirerek, o pırıl pırıl sesiyle nağmeli okurdu.. Tadına doyum olmayan sohbetlerini dinlemeye gelenler, manevi bir rahatlık içerisinde ayrılırlardı o cennet kokulu odadan.. Allah tarafından kendisine bahşedilen güçlü nefesi ve şifalı elleriyle, her derde derman olmaya çalışırdı.. Okurdu… okurdu.. okurdu…
Çocukları, nadide bir çiçek gibi baktılar O'na.. Teri hep gül kokardı.. Kalça kemiği kırık vaziyette 10 yıla yakın yaşadı ama namazını hiç bırakmadı.. Ölüm döşeğinde bile abdest aldı.. Hep dua ederdi Yaradan'ına… “ Allah'ım, üç gün yatak dördüncü gün toprak” diye.. Rabbim, dualarını kabul etmiş olacak ki, üç gün hastanede yatan Fatma Anne, dördüncü gün evine getirildi. Evin önünde mahşer kalabalığı vardı sanki. Fatma Anne için Yasinler, dualar yükseliyordu artık arşa.. Son nefesini verirken gülümsüyordu meleklere.. O artık Rabbi'ne doğru yürüyordu büyük bir huzurla..
Evinde son gecesini geçirdi. Yüzü, bir bebeğin cildi gibi pürüzsüz ve bembeyazdı.. Geceyi evinde geçiren çocukları ve akrabaları, sabah kalktıklarında bir mucizeye tanık oldular.. Fatma Annenin etrafında sırayla yürüyen ve O'nu sanki tavaf eden bir çok karınca vardı.. Ev araştırıldı, nereden geliyorlar, başka yerde de var mı diye.. Yoktu.. Karıncalar dönerek adeta çerçeve oluşturmuştu Fatma Annenin etrafında..
Son kez çıktı evinden.. Son kez geçti o daracık sokaklardan.. ve sonsuz Nur'a doğru uğurladı O'nu tüm Bodrum… Cennet mekanın olsun, nur içinde yat Bodrum'un Fatma Annesi.. canım anneannem…!
Şimdi bu yazıyı okuyanlardan, Fatma Anne'nin ruhuna bir Fatiha istesem çok olur muyum acaba?
Esen kalın..

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
12Ağs

KENDİNİ BÜYÜTME..

06Ağs

TEKNOLOJİNİN TATLI BELASI..!

29Tem

SUSMA..KONUŞ..!

22Tem
16Tem
saniye sonra kapatılacak. REKLAMI GEÇ
DENİZATI